Yanlış hatırlamıyorsam K. Maraş depreminden önce, 7 Kasım 2022 tarihinde “Muhtarlarımız Afete Hazır mı?” Başlıklı bir yazı yazmış ve Afşin Haber Merkezinde yayınlamıştık. Hiçbir geri dönüşü olmamıştı bu yazının. Çünkü kimsenin hayatında afet dediğimiz ve özelinde deprem olarak yaşadığımız bu olaylar yoktu. Bugün var mı? Takdiri siz okurların olsun. Ve satırına dokunmadan bugün bu yazımı yinelemek istiyorum. O tarihte sormuştum ve hiçbir cevap alamamıştım. Bakalım bu defa bir yankısı olacak mı?
Yaşadığımız Türkiye coğrafyasında afet diye bildiğimiz maddi ve manevi kayıpları olan birçok hadise vuku buluyor. Aslında bu hadiseler dünyanın birçok ülke ve bölgesinde meydana geliyor. Bizde olduğu gibi çeşitli afetler insanlık tarihinde de yerini almıştır. Bundan sonra da yer almaya devam edecektir.
İçinde bulunduğumuz ve misafiri olduğumuz doğa bizi sürekli test eder. Yer sarsılır evler yıkılır, sel gelir her yeri su basar, kar yağar yol kapanır, toprak kayar, yeraltı suyu yükselir, salgın hastalıklar meydana gelir. Velhasıl anmadığımız bir sürü değişik doğal, teknolojik ve insan kaynaklı afetler hayatımızın merkezindedir.
Kişisel, kamu ve özel sektör olarak, aile olarak, toplum olarak ve genel anlamda insanlık olarak bu olaylara hazırlığımızın olması gerekiyor mu? Tarih maddi ve manevi kayıpların artarak yaşanması anlamında tekerrür etmemeli. Görülüyor ki hazırlıksız toplumların kaybı, afet temelli yaşayan toplumlara göre çok daha fazladır. Öyleyse kriz yönetimi anlayışından vazgeçip risk yönetimi anlayışını hayatımıza katalım. Afet ve acil durumlara öncesinden hazırlanalım.
Bu konuyla ilgili çok şey yazılabilir ama ben sadece şunu işaret etmek istiyorum. Bu olaylara müdahale anlamında kimin, neyi, nasıl ve ne şekilde yapacağını bilmesi gerekiyor. Devlet hazırlığını yaparken vatandaşın da buna paralel olarak bu hazırlıkların içinde bulunması şarttır diye düşünüyorum. Çünkü filmin baş aktörü vatandaştır! Her şey vatandaşların oluşturduğu toplum için yapılıyor ise vatandaş afet ve acil durumlarla ilgili eğitimli ve bilgili olmalıdır. Bu eğitimi ve bilinçlendirmeyi de tabi ki devletin yapması gerekmektedir. Ancak vatandaşın da bu anlamda talepkâr davranması devletin siyasetini etkileyecek en önemli unsur olarak gözükmektedir.
Mesela bırakın vatandaşı mahallemizde seçtiğimiz MUHTARLARIMIZ, (afet ve acil durumlarda) vatandaşla devlet arasındaki köprü vazifesini layıkıyla yapmak adına gerekli eğitimleri almışlar mıdır? Bu anlamda acil durum eylem planları bulunmakta mıdır? Hangi olayda vatandaşı nasıl organize edeceklerine çalışmışlar mıdır? Biliyoruz ki şu anda muhtarların üzerinde çok fazla kanuni görev ve kaldırabileceklerinden çok fazla iş yükü vardır. Tek başına yüzlerce insanın sorunuyla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Ve maalesef birçok muhtarımız afet ve acil durumlarında planlama, hazırlık ve müdahale süreçlerine hazır değillerdir. Bu durum tabi ki vatandaşa olay sırası ve sonrasında olumsuz olarak yansıyacaktır.
Afet ve acil durumlar siyaset üstü konulardır. Şimdi biz şu soruyu kendimize bir daha soralım. Siyasi hiçbir amaç gütmeden ve taraf olmadan sizce toplum olarak ve toplumu oluşturan taraflar olarak afet ve acil durumlara hazır mıyız?
İşte o tarihteki yazım bu şekildeydi. “Hazır mıyız?” Diye sormuştum. Ama maalesef hazır olmadığımız bugünkü yaşadığımız afette ortaya çıktı. Şimdi yakında yapılacak mahalli idareler seçiminde aday olan muhtarlarımız ve mevcut muhtarlarımız bu anlamda düşünceleriniz nedir? Temsil edeceğiniz toplumu afetlere karşı hazırlıklı hale nasıl getireceğiniz konusunda projeleriniz nelerdir?
Afşin halkı bu soruların cevaplarını merak ediyor mu? Ve yakında seçeceği mahalli idare yöneticilerine afetlerle ilgili beklentilerini iletiyorlar mı? Bu soruların cevaplarını merakla bekliyor, afetsiz günler diliyorum…
*
HÜSEYİN KANZA