Türkiye olarak uzun zamandır, farklı coğrafyalardan gelen çok sayıda sığınmacıyla birlikte yaşamak zorunda kaldık. Ancak bu durum sadece ülkemize has bir durum değildir. 1980’li yıllardan itibaren, dünya genelinde mülteci ve sığınmacıların sayısında dramatik bir artış yaşanmıştır. Sebebi ekonomik veya başka türlü bir neden olmayan bu göçlerin temelinde, çatışma ve şiddetten yani savaştan kaçış vardır.
SIĞINMACI VE MÜLTECİ NE DEMEKTİR?
1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Birleşmiş Milletler Konvansiyonuna göre, mülteci özel bir sosyal veya politik gruba üyeliği, milliyeti, dini, ırkı gibi nedenlerle şiddete maruz kalma korkusu yaşayan ve bu nedenle ülkesine dönme imkanına ve isteğine sahip olmayan, milliyetine tabi olduğu ülkenin sınırları dışında yaşayan kimsedir. 1967 yılında 190 devletten 140’ı bu konvansiyonu ve protokolü imzalayarak; mültecileri koruyacaklarını ve non-refoulement (yani, mültecileri baskı görecekleri bir ülkeye geri göndermeme) ilkesine riayet edeceklerini taahhüt etmişlerdir.
Sığınmacılar, uluslararası sınırlar içinde koruma arayışında olan ancak mülteci statüleri henüz karara bağlanmamış kişilerdir. Ülkemizdeki sığınmacıların büyük çoğunluğu Suriye savaşından kaçarak ülkemize göç etmiş insanlardan oluşmaktadır.
Göç dediğimiz olgunun birçok çeşidi vardır. Ancak bizim ülkemizde uzun yıllardır konaklayan bu insanların durumu ZORUNLU GÖÇ dediğimiz sınıfa girmektedir.
SEBEPLERİNE BAĞLI GÖÇ ÇEŞİTLERİ
– Zorunlu ve gönüllü göç.
– Göçün hangi yöne yapıldığı, iç göç- dış göç.
– Niteliğine göre göç, iş gücü göçü –beyin göçü.
Ülkeler özelinde ise göçün iki yönü vardır. Ülke içi göç, örneğin Kahramanmaraş ilinden İstanbul iline mekân değişikliği örnek olurken, başka bir ülkeye gitmek ise, Türkiye’den Amerika’ya göçmek örneğinde olduğu üzere yurt dışı göç olarak tanımlanır.
İfade ettiğimiz üzere Göç olgusunun birçok nedeni vardır. Coğrafi şartlar, savaşlar, ekonomik sebepler, doğa kaynaklı olaylar vs. Ancak bugün dünyadaki göç nedenlerinin en büyüğü ve en önemlisi ülkeler arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklar olarak kabul edilmektedir.
GÖÇ NE DEMEKTİR?
Göç insan, teknolojik veya doğa kaynaklı bir afet çeşididir. Yaşadığımız dönem küreselleşme çağıdır. Artık her türlü insan faaliyeti, tüm dünyayı kapsayan ve ilgilendiren bir durumdur. Tabiri caiz ise dünya küçük bir köye dönüşmüştür. Bu yüzden dünyanın herhangi bir bölgesindeki olumlu ya da olumsuz bir durum farklı coğrafyalarda hemen karşılığını bulmakta, dalga dalga yayılmaktadır.
Türk Dil Kurumuna göre göç (www.tdk.gov.tr); ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işidir. Bu yer değiştirmenin sebepleri çok çeşitli olsa da sosyal nedenler, siyasal ve ekonomik nedenler başlıkları altında toplayabiliriz. İnsanların bir yerden bir yere gidişlerini, sürekli ya da belli bir süreyi kapsayan diye de ayırabiliriz. Ayrıca bu göçlerin süreleriyle ilgili değerlendirme Birleşmiş Milletler tarafından yapılmış olup, kuruluş bir yılı aşan süreyle yapılan yer değiştirmeleri göç olarak kabul etmiştir.
GÖÇ İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİDİR…
Homo Sapiens (Bilge insan) olarak tanımlanan türümüzün 300.000 yıl kadar önce Afrika kıtasında evrimleştiği ve dünyaya buradan yayıldığı yani göç ettiği çeşitli bilim çevrelerince dillendirilmektedir. Biz Türklerin ise 2000 yıl önce Orta Asya’dan Anadolu’ya ve dünyanın birçok yerine göç ettiği bilinmektedir. Yani göç olgusu insanlık tarihi kadar eski olup, günümüzde de etkisini sürdürmeye devam etmektedir. Ancak özellikle ikinci dünya savaşının ardından göç hareketleri çok daha fazlalaşmıştır. Çünkü gelişmiş ülkelerin ihtiyacı olan beyin ve kas gücü istihdamı ancak nüfus hareketleriyle mümkün olabilmiştir. Özellikle 1960’ lı yıllardan sonra dünya genelinde en büyük göç dalgaları ABD ve Kanada ülkelerine gerçekleşmiştir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden, gelişmiş ülkelere devam edegelen nüfus akımı günümüzde de önceliğini ve devamlılığını sürdürmektedir.
Göç olgusu bir yazıya sığacak bir konu değildir. O yüzden bu yazıyla sadece tanımını yapmaya çalıştığımız Göç konusunu daha sonraki yazımda tamamlamaya çalışacağım.
Bir sonraki yazıda görüşebilmek ümidiyle, afetsiz günler diliyorum…
*
HÜSEYİN KANZA