Çoğunluğu İslam dinini benimsemiş bir topluluk içerisinde yaşıyoruz. Müslümanlar için çok önemli olan, bir ay süren oruç ibadetini eda etmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Oruç ibadeti aç ve yoksulların halini anlamakla ilişkilendirilir. Lakin bu tam olarak doğru bir düşünce değildir. Eğer öyle olsaydı oruç yoksullara da farz kılınmazdı. Kaldı ki bu ibadet İslam dininin temel taşlarından birisi olan eşitliği sağlamakla ilgilidir. Hemen arkasından kurban ibadetinin gelmesi ve varlıklı insanların kestikleri kurbanı fakirlere dağıtması bunun tamamlayıcısıdır. Zira iki ibadetin amacı da Allah’ın rızasını kazanıp, yoksullarla eşitlenmeyi hedefler.
Aslında toplumsal yaşamımızda bu ibadetler bizi ortak bir çatının altında birleştirir ve kaynaştırır. Duygudaşlık verir. Aynı amaç için hareket etmenin verdiği haz, zevk ve şevkle birlik ve beraberliğimizi tesis eder. Birbirini hiç tanımayan milyonların birbiriyle iletişime geçmesini sağlar. Keza iletişim olmadan toplumsal yaşamı sürdüremeyiz. İletişim ise bizim yaşam biçimimizden kaynaklı kültürümüze bağlıdır. Kültür olmadan yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlamı ve bu anlamın ifade ettiği mana aktarımını yapamayız. Böylece toplumda iletişimsizlik meydana gelir ve toplum birbirine yabancılaşarak bağı kopar.
İslam anlayışında Allah, uçsuz bucaksız evreni yaratan tek tözdür. Zamandan ve mekândan münezzehtir. Hiçbir şeye ihtiyaç duymayan mükemmel, kusursuz tek ve zorunlu varlıktır. Dolayısıyla yoktan var eden Allah’ın dışındaki her şeyin yaratılmış olduğu ve yarattığı her şeyin onun iradesiyle anlam bulduğu inancı, İslam’ın evren kavrayışını simgeler.
Örneğin Farabi’ye göre insanın varoluş amacı, hem dünyada hem de ahirette mutlu olmaktır. Bunun için insan mükemmel olmaya çalışmalıdır.
İbn Sina Ruh Kasidesi isimli eserinde, “ten kafesine konuk olan” ruhun, insana hayat vermek ve onu yönetmek üzere ait olduğu kutsal yerden dünyaya geldiğini, akıl gözüyle görenlere açık, somut olarak algılamak isteyenlere bir sır olduğunu savunur.
Gazzali’ye göre; insan fanidir ve geçicidir. Sahip olduklarını helal yoldan harcamalı, fazla şey istememelidir. Dünya yaşamı din için araçtır ve ahirete hazırlık için yaşanmalıdır. Aksi durum için sonsuz azap olduğunu iddia eder.
Velhasıl dostlar, bizim için manası derin ve anlamı çok geniş bir zaman dilimini yaşıyoruz. Adına Kurban Bayramı diyoruz. Hayatı anlama ve anlamlandırma adına önemli bir köşe taşı olan ibadetlerin ruhumuzdaki karşılığını arıyoruz.
Ruhumuzun ve bedenimizin huzur bulması, ebedi saadete ulaşması için yaratıcıya yönelmenin tatbiki içerisindeyiz. İşte bütün bunlar için dostluk ve kardeşliğin, dayanışma ve huzurun, mutluluk ve sevincin, barışın ve huzurun egemen olduğu bir dünya dileyelim. İnandığımız güçten bizi doğru yola ve yaşadığımız doğaya uyumlu bir yaşam anlayışına kavuşturmasını isteyelim. İçinde yaşadığımız dünyayla gönül bağımızı koparmadan, Sünnettullah kanunlarına uygun bir yaşam sürelim. Ve bu yaşama biz de uyum gösterelim. Gösterelim ki her türlü afet bizden uzak dursun diyor;
Afetsiz günler temennisiyle “Mutlu Bayramlar” diliyorum…
*
HÜSEYİN KANZA