Büyük Birlik Partisi (BBP) Olağan genel Kurulda Genel Başkan Adayı olan ancak bir çok kanunsuzlukla birlikte salona alınmayan BBP Genel Başkan Adayı Haşim Yanar, suskunluğunu bozdu.
Dün yazılı bir Basın açıklaması yapan Yanar,Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na yol arkadaşlığı yaptığı ilk günden hukuksuzluklarla dolu 11. Olağan kongreye kadar ki süreci kamuoyu ile paylaştı.
İşte o açıklama;
HUKUKSUZ KONGRENİN KANUNSUZ UYGULAMALARINA DAİR CEVAP HAKKIM;
Tam 28 yıl önce 1992 yılında çocuk denecek yaşlarda Şehit Muhsin Başkanım ve arkadaşlarının Milli Mutabakat Çağrısına icabet ettim, harekete katıldım.
Hareketimizin Ocak Başkanlığından tutunda, diğer tüm birimlerinde görev yaptım.Muhsin başkanımın da tensipleri ile 2002 yılından, 2009 yılına kadar önemli bir kısmı Yan Kuruluşlardan Sorumlu Teşkilat Başkan Yardımcılığı görevi olmak üzere toplam 7 yıl MKYK, MDK üyeliği görevlerinde bulundum.
2009 yılında yapılan Kurultay’da yönetimde yer alamadımsa da hiçbir şekilde muhalefet etmediğim gibi, hareketin yaşatılması gerektiğine olan inançla imkânlarım nispetinde hiçbir maddi talebi de geri çevirmedim.
2013 yılında Gn.Bşk.Mustafa DESTİCİ’nin en azından “Alperen Ocaklar için bir şeyler yapmamız gerektiği” noktasındaki yoğun ve ısrarlı talebi üzerine diğer bir çok arkadaşımla birlikte Alperen Ocaklarının Vakıf olması sürecinde Mütevelli Heyeti içinde yer aldım.
“2014 yılında iş yoğunluğumun çok fazla olmasına rağmen adı geçenin yoğun ısrarları sonucu yeniden görev aldım.
Kesinlikle bilgim ve talebim olmadığı halde ilk MKYK toplantısında Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak seçildim.
Aynı yıl yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde alınan karar sonrasında partinin karşı karşıya bırakıldığı operasyon yüzünden sırf parti dağılmasın diye tüm işlerimi kaybetmek pahasına çok kısa sürede 240 ayrı defa il seyahati yapmak durumunda kaldım.
Tüm bu yaşananlar arasında, Parti Genel Başkan’ının şahsına yönelen tüm isnatlara, kendisi dâhil kimse tek cümle cevap veremezken, bir çok arkadaşımla karşı karşıya gelmek pahasına göğüs gerdim, cevap verdim.
Kahir ekseriyeti ile “hayır denilen” referandumda keskin bir U dönüşü yapmak suretiyle teşkilatı ters köşe ettiği dönemde bile sırf parti dağılmasın diye en az yirmi il başkanını istifa etmekten vaz geçirdim.
24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde;
“Cumhur İttifakı” içerisinde yer alınması kararlaştırılmış, süreci yönetmek üzere Gn. Bşk. Mustafa DESTİCİ’ye tam yetki verilmişti.
İttifak sürecinde aday adayı olan arkadaşlar dan açık tarihli borç senedi alınması, bazı illerde temayül yoklaması yapılmasının istenmesi, il başkanlarından listelerde görmek istedikleri isimleri yazmalarının istenmesi gibi sonradan hiç dikkate alınmayan ve yok sayılan bazı davranışlar, çok sayıda arkadaşımızı gereksiz yere beklentiye sevk etmişti. Aday listelerinin açıklanması ile birlikte bu gereksizlik hayal kırıklığına dönüşmüştü.
Genel Başkana verilen yetkinin doğru yönetilememiş olması bütün teşkilatlarda ve her kademede yoğun ve derin tartışmalara yol açtı.
“Kandıran değil kandırılan olalım diye geçiştirilen konuda, Sn. Cumhurbaşkanı’nın kendisini kandırdığını ima eden Sn.DESTİCİ teşkilat mensuplarının aklı ile alay etti.”
Tüm bu yaşananlarla birlikte o günlerde camiamız mensuplarına, içinde şahsımın da bulunduğu parti yetkili kurullarında hareketin birliği bütünlüğü ekseninde bir “GÜVEN TAZELENMESİNE” ihtiyaç duyulduğunu ifade etmek suretiyle kurultay çağrısı yaptım.
Bu çağrının parti yetkili kurullarında yeterli ilgiyi görmemesi üzerine, yaklaşan mahalli seçimlere hazırlanılması gerektiğini ifade ettim.
Cumhur İttifakının iki bileşeni AKP ve MHP tarafından ittifakın içinde olduğumuz anlamına gelen tek bir cümle kurulmadığı halde, bir çok seçim bölgesinde cumhur ittifakı lehine aday çıkarmayacağımız yönündeki eğilimleri şaşkınlıkla karşıladım.
Mahalli Seçimlerde partimizin adı ve amblemi ile tüm seçim bölgelerinde aday çıkarması halinde en az % 5 oy alabileceğini ısrarla ifade ettim.Parti tabanın eğilimlerinin de bu yönde olduğunu gördüm.Zira 1400 seçim çevresinin 350 sinde aday çıkarılmış %1.9 oy alınmış olması bu iddiamı doğrulamıştır.
BBP’nin kurumsal yapısını korumak adına ortaya koyduğum çabaların parti yönetimindeki bazı kişilerin keyfi çıkışlarına, şahsi menfaatlerine payanda olmaktan başka işe yaramadığını fark ettim.
Daha fazla vebale girmemek adına mahalli seçimlerden tam 4,5 ay önce parti genel başkan yardımcılığı görevimden istifa ettim.
Buna rağmen partimizin alabileceği tek bir oyun bile önemli olacağından hareketle 19 ayrı seçim bölgesine gittim.
Seçimden hemen sonra seçim sonuçlarının değerlendirildiği ilk MKYK toplantısında hareketin önemli isimlerinden bazılarının devamsızlık bahanesi ile MKYK üyeliklerinin düşürülmelerine itiraz ettim.
Hiç toplantıya katılmayanların MKYK’dan düşürülmedikleri halde, sırf muhalefet ediyorlar diye bazı arkadaşların MKYK üyeliğinden düşürülmesinin evvela çifte standart ve sonrasında vefasızlık olduğunu ifade ettim.Keza seçim sonuçlarına ilişkin görüşlerimi paylaştım diye seviyesiz isnatlarla karşı karşıya kaldım.
Parti meşru kurullarında görüş beyan etmenin bile mukavemet gördüğü noktada görevde kalmanın bir anlamının olmayacağını düşünen 7 arkadaşımla birlikte bende MKYK görevimden istifa ettim.
Tüm bu savrulmaların yaşattığı güvensizlik partide bir dağılmaya dönüşmesin diye ‘’Birlikte Değişim Platformu’’ adı altında arkadaşlarımızı bir arada tutarak önemli ölçüde savrulmanın ve tabi dağılmanın önünü kestik.
Kurultay yapılana kadar beklenilmesini, demokratik bir kurultay yapılırsa da sonuca saygı gösterilmesi gerektiğini ifade ettik.
2020 Nisan ayında kurultay yapılacağı konuşulmaya başlandığında, aday olmam gerektiği yönündeki talepler üzerine şartlarım hiç elverişli olmamasına rağmen arkadaşlarımın bu ısrarını geri çeviremedim.
Adaylığımı açıklayamaya hazırlanırken disiplin yoluyla ihraç kararına maruz bırakıldım, adaylığım engellendi.
Nisan ayındaki “pandemi yüzünden” kurultay hesabı bozuldu.
Pandemi devam ederken Mahkeme’ce hakkımdaki haksız, hukuksuz “ihraç kararı iptal edildi” ve yeniden adaylık yolum açıldı.
O günlerde “Parti Üst Kurul” delegelerinin en az %76’sı Genel Başkanın değişmesi gerektiğine inanıyordu.
Adaylığımın engellenmesi ile ilgili hesapları tutmayan parti yönetimi bu defa son iki ayda başta, Ankara, İstanbul, Şanlıurfa olmak üzere en az on ilde kongre yaparak, kuruluşundan beri parti üyesi olan delegeleri silerek yeni üyeler yazımı ile delege yapısını değiştirdi. Yer yer eş, dost ve akrabadan oluşan yeni bir sadakat listesi oluşturuldu.
Kurultay kararı alındığında her hangi bir yasal engel olmadığı halde üst kurul delege listesine bakabileceğimiz ancak listenin resmini ya da kopyasını alamayacağımız ifade edildi.
Parti web sitesinde erişime açılabilecekken sırf muhalif aday çalışmalarının önünün tıkanması için delege listesini almamız engellendi.
Listede adı olması gerektiği halde listeden çıkarılan birçok muhalif partili kurultay salonuna geldiğinde salona bile giremediler. Bu arkadaşlar taşrada olduklarından genel merkezde asılı listede olup, olamadıklarını bilmedikleri için itiraz da edemediler.
Delege yapısı beğenilmeyen bazı iller münfesih duruma düşmediği halde kongre yapmaya zorlanırken, son kongre tarihinden sonra üzerinden altı yıldan fazla zaman geçen bazı iller için kongre yapıp yapmadığına bakılmadı, görmezden gelindi.
Seçim çalışması için bir kaç teşkilatı ancak ziyaret edebildik.Kendi kurduğumuz teşkilatlara giremedik. Teşkilatlar zarar görmesin diye çoğu delege arkadaşlarımızla hiç görüşemedik, bazıları ile ancak dışarıda görüşebildik.
Bu şartlarda girdiğimiz Kongre’de karşı karşıya kaldığımız haksız, hukuksuz, vefasız uygulamalar siyaset tarihimizde utanç vesikası olarak anılacak ağır bir garabete dönüştü.
Makamda tutunma duygusunun bu düzeyde anti demokratik boyut kazandığına siyaset tarihimizde hiç rastlanmamıştır.
18 Ekim 2020 günü Kurultay salonunun önüne geldiğimizde geceden asılan yüzlerce pankart/afişlerimizin indirildiğini gördük.
Genel Başkan adayı olmak için gerekli imzadan fazlasını hem de noter yolu ile topladığımız halde ben ve arkadaşlarım salona alınmazken, Üst Kurul Delegesi olmayan en az beş yüz kişinin “PANDEMİ” yasağına rağmen “GÖREVLİ”adı altında salona alındıklarına orada bulunan herkes şahit oldu.
Salona girmek istediğimizde salon çevresini kuşatmış sayısı bin’i aşan “polis ordusunun” mukavemeti ile karşılaştık.
Neden alınmadığımızı sorduğumuzda Genel Merkez’in talimatıdır cevabı ile karşılaştık.(Hepsinin video kayıtları var)
Çoğu yağmur altında olmak üzere 8 saat arkadaşlarımla birlikte dışarıda bekletildik.
İzah edilemeyecek bu gayri ahlaki durum karşısında gözümün içine bakan arkadaşlarımdan utandım.
Salona girmeye teşebbüs ettiğimiz her defasında eli kalkanlı polis arkadaşlarca abluka altına alındık.
Parti tüzüğündeki “üye tam sayısının onda birinin yazılı istemi halinde divan başkanı gizli oyla seçilir.”maddesine istinaden Selahattin ŞENLİLER beyin 170 delegenin imzası ile divan seçiminin gizli oylamayla yapılması hususundaki teklifi yok sayılarak kongre iptal sebebi sayılabilecek tam bir hukuksuzlukla karşı karşıya bırakıldık.(video kayıtları vardır)
Divan ve Tüzük Değişikliği oylamaları çoğu “sözde görevli” gençlerin doldurduğu delege mahfilinde yaptırıldı.(video kayıtları vardır)
“Hukuksuz seçilen divan” diğer Genel Başkan Adayı Mustafa DESTİCİ’nin çoğu günler önce toplanan adaylık teklifi ile ilgili imzaları işleme koyarken, bizim noterden aldığımız imzaları yok saymak istedi.
Buna rağmen arkadaşlarımızın ısrarlı mücadelesi sonucunda 8 saat aradan sonra 207’si noterden olmak üzere toplam 247 delegenin imzası 207 sayılarak, salona girebilmemizin yolu açıldı.
MKYK ve MDK adayı olan arkadaşlarımın önemli bir kısmı dışarıda kaldı ve salona girmelerine izin verilmedi.
Salona girdiğimde bana ve başta Muhsin YAZICIOĞLU’NUN ağabeyi, Yusuf YAZICIOĞLU ağabey olmak üzere yanımdaki arkadaşlara yer verilmek istenmedi. Hatta yer vermek üzere sandalyelerini boşaltmak isteyen kişiler “sözde görevlilerce” çok sert bir şekilde azarlandılar.(video kayıtları vardır)
Konuşma yaparken karşı adaya önce 1 saat 15 dakika ve sonra 18 dakika konuşma hakkı kullandırılırken, bana sadece 15 dakika konuşma hakkı verildi, bunu 23 dakika olarak kullanabildim.
Konuşma yaptığım sırada ses sisteminin bilinçli olarak ayarlanıp anlaşılmaz hale getirildiğini ve konuşmamın delegeler tarafından anlaşılmadığını videoları izlediğimde fark edebildim.
Mustafa DESTİCİ kürsüye çıktığında ses sistemi normale dönmüştü. Konuşma hakkımı kullandığımdan cevap veremeyeceğim için neredeyse tamamı gerçekle bağdaşmayan yalan yanlış bir konuşmayla adeta 2. defa linç edilmek istendim.
Salon hararetlenmesin, kimse zarar görmesin diye tepkisiz kaldım.
Toplam delegenin oyunu alabileceğimiz yaklaşık %50’si kadarının seçim kaybetme kaygısı ile yapılan baskın il kongreleri ile liste dışı bırakılmasına ve salonda yaşanan onca baskı, hile ve entrikaya rağmen delegenin %30’unun yani 252’sinin oyunu alabildik.
Buna rağmen seçim tüm televizyonlara, haber ajanslarına tek “adaylı kurultay” diye servis edildi.
Mustafa DESTİCİ bey, Kurultay konuşmasının, bir yerinde daha önceki kurultaylardan birinde kendisine muhalif başka bir adayın listesinde olduğum halde beni yönetimine aldığını ifade etti.
Bu ifadenin gerçekle ilgisi yoktur şöyle ki;
Zira 2011 yılında yapılan üç adaylı o kurultayda, üçünün de birlikte çalışma talebine rağmen, aktif görev almak istemediğimi ifade ettim.Üst Kurul Delegesi bile olmadığım halde Nevzat YANMAZ beyin MKYK listesinde ismime de yer verdiğini gördüm.
Kaldı ki muhalif olduğum halde yönetimine aldığını iddia ettiği 2014 kongresinde benim hiçbir talebim olmadı, o güne kadar ne kendisine nede bir başkasına muhalif değildim.Hizmetime ihtiyaç olduğu iddiası ile MKYK’ya girmem için anormal derecede ısrar eden kendisinden başka birisi değildi.
Dört belediye başkanını bile partide tutmayı başaramayan “Mustafa Bey kurultay konuşmamızdaki ” İktidar olma iddiamızla dalga geçti.
Partimiz; Teşkilat başkanı olarak görev yaptığım bütün dönemlerdeki seçimlere girme hakkını elde etmiş olup bunun dışındaki bütün iddialar kesinlikle gerçeği yansıtmamaktadır..
Ben göreve geldiğimde 22.000 civarında olan üye sayısı 33.000’e çıkmıştı. Güya büyüdüğü iddia edilen partimizin bu günlerdeki üye sayımızın %20’lerden fazla düşüş eğiliminde olduğu Yargıtay kayıtlarına bakıldığında görülecektir.
Partide görev yaptığım tüm süreler boyunca partinin kurumsal kimliğini koruma hassasiyeti içerisinde yaşananları dışarıya yansıtmasam da hareketimizin temel umdelerinden hiç sapmadım, parti kurullarında bilerek hiçbir yanlışa göz yummadım.
Arkadaşımız yanlışlarını düzeltmek yerine, “vekil olamadıkları için muhalif oldular” söylemine sarıldı. Oysa ki 18 adayın içerisin de değildim, yani aday değildim.
Mustafa DESTİCİ bey’in partiye girişi 2007 yılıdır, oysa bu hareketin 28 yılının tamamında Haşim YANAR vardır ve hizmet etmiştir,
Salona neden getirildiğini dahi bilmeyen gençlerin harekete bağlılıkları kişisel hesapların payandası olarak kullanılmıştır. Ayrıca salona bize ait olmayan, ne ocakla nede parti ile alakası bulunmayan hatta Parti Kurucularını ve MKYK üyelerini tanımayıp saldıracak kadar parti ile alakasız sicilli “taşeron elamanlar” da getirilmiştir.
Alperen Ocaklarımız tarafından salona gelmesi sağlanan gençlerimize, Muhsin Başkanımızın ağabeyi Yusuf YAZICIOĞLU ağabeyinde içinde bulunduğu gruba karşı “İhanetin Kalbine Saplanacağız” diye tezahüratlar yaptırılmıştır. Böylelikle bu gençler ömür boyu utanacakları ve pişmanlık duyacakları bir işe sürüklenmiştir. (video kaydı vardır)
Oy kullanmak üzere eşi ile birlikte salona gelen birçok delege oy kullanmadan salonu terk etmiştir.
Hülasa tüm bu şartlarda yapılan Kurultayda Mustafa DESTİCİ bey seçimi kazanmışsa da BBP’yi kaybetmiştir.
Hile ile deruhte edilen makamların huzur vermediği ve hayır getirmediğine tarih şahittir.
Olay ya da provokasyon olacak diye bin civarında polisi salona getirip, sonra olay olmayınca sırf polisin dikkatini çekmek üzere tribünlere kaçmak ta neyin nesidir? Bu nasıl bir tiyatro gösterisidir? Hiç yakışmamıştır.
Kurultay’dan sonraki günlerde kongrenin sorulduğu televizyon programlarında;
Yok efendim birileri cumhur ittifakına karşı imiş, o yüzden aday olmuş yada çıkarılmış!!
Hadi oradan! Sahi sen Cumhur İttifakının neresindesin? AK Parti ya da MHP’ ittifakın iki bileşeni var diye bas bas bağırırken hangi ittifaktan bahsediyorsun.
Sn.Cumhurbaşkanı’nın hala cevapsız kalan Sivas konuşması partinin bu ittifakın içinde kabul edilmediğinin açık ispatı değilmidir?
Şunu kimse aklından çıkarmamalıdır ki;
Çoğu, taş medreselerde bedel ödemiş arkadaşlarımız, milletimizin birliği, beraberliği, bağımsızlığı ve geleceği tehdit altına girdiğinde hiç kirli hesabın içine girmez, kimler tarafından kurulduğuna bakmadan bu eksende bir araya gelmiş hiç bir ittifakın gerisinden gitmezler, ne pahasına olursa olsun en önde giderler.
“Mesele ülke ise gerisi teferruattır” düsturu ile siyaset yapmayı ilke edinen kadrolar olarak yeri geldiğinde canımızı veririz ama, bu tip ilişkilerden hasıl olan imkanları geçim kapısı olarak görmeyiz.
Bu nasıl bir anlayıştır ki, parti içi muhalefeti bile, yok sayıldığın yere monte olabilmek için dayanak olarak kullanıyorsun!!
Bütün bu yaşananlardan hareketle görülen odur ki; bu “KURULTAY” siyasi, hukuki ve maalesef ahlaki meşruiyetten yoksundur.
Camiamıza yaşatılan tüm bu olumsuz şartlarda dahi hareketimizin temel inanç ve davranış kodlarının yaşadığına olan inancımı kaybetmedim.
Tüm bu süreçlerde bize oy vermiş olsun ya da olmasın “doğruya doğru, yanlışa yanlış deme erdemi ile duruşunu koruyan tüm dava arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
“Sizin hayır sandığınız şer; Şer sandığınız şeyde hayır vardır”(Ayeti Meali) kavlince tüm bu yaşananların Camiamıza hayırlar getirmesini diliyorum.
Bize düşen yeise kapılmadan, vardır bunda da bir hayır diyerek Allaha teslim olmaktır.
Not: Televizyonlar da ya da başka ortamlar da cevap hakkı doğuracak bir iddia, iftira ya da isnatla karşı karşıya kalmadığımız sürece her hangi bir şey yazmayacağız.
***
Haşim YANAR/BBP Eski Genel Başkan Yardımcısı/Genel Başkan Adayı
30.10.2020