Eğitim çalışanları olarak yıllardır mesleğimizi koruyacak bir kanun istiyorduk. Aslında istediğimiz meslek kanunu ile çıkan kanunun hiç alakası yok. Bakan bey övüne övüne “yıllardır istiyordunuz bize nasip oldu” diyerek adeta bizlere “isteme dersi” verdi.
Biz ne istiyorduk biraz buna değinelim isterseniz:
Biz;
Öğretmenlik mesleğinin toplumsal itibarının yasal güvence ile korunmaya alınmasını,
Eğitim çalışanlarının can güvenliğinin önleyici tedbirlerle sağlandığı ve kanuni korumanın sağlandığı, mobbing ve baskının kanun gücüyle önüne geçilmesini,
Öğretmenlerin görev tanımının yapılarak keyfi ve angarya işleri yapmaya zorlanmasının önüne geçilmesini,
Öğretmenlik dışında eğitim ve bilim hizmetleri sınıfında görev yapan personellerin özlük haklarının da açıklığa kavuşturulmasını ve iyileştirilmesini (Okul Hemşireleri, İdari Hizmetler Sınıfındaki Görevliler, VHKİ, Hizmetli, Şef, Memur, Teknisyen, Aşçı gibi eğitim çalışanlarının)
Öğretmen maaşlarının topyekûn iyileştirilerek, istihdam tipinin sadece kadrolu olmasını,
Mesleki gelişimin teşvik edildiği, mesleki kariyer ve yöneticilik atamalarının yazılı sınav ve liyakat esaslı yapılmasının kanunla güvence altına alınmasını,
Zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan eğitim çalışanlarına mali avantajlar sağlanmasını,
Öğretmenler gününde tüm eğitim çalışanlarının onure edilmesi ve bir maaş ikramiye verilmesini,
Eğitim kurumu yöneticiliğinin asli görev yapılmasını ve makam tazminatı verilmesini
Sınıf geçme sistemi başta olmak üzere, öğretmenin eğitimdeki rolü ve etkisi artırılarak, öğretmenlerin çalışma imkanının sağlanmasını,
İl içi ve il dışı tayin sisteminin iyileştirildiği, norm fazlası öğretmenler sorununu ortadan kaldıracak tedbirlerin alınmasını,
Eğitim çalışanlarına yıpranma payı verilmesi ve ek ders ücreti dahil tüm yan ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını,
Öğretmenevlerinin gerçekten eğitim çalışanlarına yönelik hizmet vermesini, eğitim çalışanlarının konaklama başta olmak üzere öğretmenevlerinden eşit şartlarda yararlanmalarının yolunun açılmasını,
Mesleki sorunlarında Millî Eğitim Bakanlığınca hukukî destek verilerek, eğitim çalışanlarına yönelik itibarsızlaştırmanın engellenmesini
Kısacası; Öğretmenlik Mesleğine değer verildiğinin somut ve kanuni koruma ile gösterilmesini istiyorduk!
Maalesef bugün meclis genel kurulundan geçmiş haliyse;
Öğretmenlik disiplin kanunu şeklinde çıkartılmıştır.
Öğretmenlerin biri bizi gözetliyor edasıyla, kanuni cezalandırma yolu açılmıştır. Adeta, mesleğimizin itibarını bitirip, sanki yetersiz kişiler olduğumuzu iddia eder hâlde ve kusurlu bir kanun olarak karşımıza çıkmıştır. Mezun olduğumuz fakültelerinin yok sayıldığı, akademi eğitimi almamış eğitimcilerin yetersiz olduğu vurgulanmıştır.
Tek olumlu yanı(!) 34. Maddenin kanun metninden çıkartılması olmuş, bu maddeye de ilk günden itibaren defalarca basın açıklaması ile onlarca resmi yazı ile ve meclis görüşmesi ile karşı çıkmış olduğumuz ” İş Güvencemizin ” iki müfettişin dudakları arasına teslim edilmeyişi olmuştur. YANİ ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI EDİLMEK İSTENMİŞTİR.
Mesleğimizin itibar sorunu tam olarak burada zedelenmiştir.
Öğretmenliğe başlama şartlarının adeta Survivor adası şekline dönüştürüldüğü, aday öğretmenlik sürecinde meslektaşlarımıza insan onuruna ve aldığı eğitime yakışmayan ücretin layık görüldüğü bir hüsran yasası olmuştur.
Eğitim çalışanlarının can güvenliği için önleyici ve koruyucu tedbirleri içermeyen kanun adeta başınıza bir şey gelirse, cezasını artırıyoruz demekte, oysa başınıza bir şey gelmemesi için her türlü güvenlik tedbiri devletimiz tarafından alınmıştır dedirtmeliydi.
Öğretmenlerin Mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda da ” Sıfır” çekmiş bir kanun olmuştur.
Öğretmenlik Meslek Kanununu yıllardır biz istiyorduk evet ama bizleri temsil eden (!) sarı sendikalar tam olarak İSTEYEMEYENLER olmuş, üstüne üstlük Millî Eğitim Bakanının ifadesiyle bu kanun için Bakan beye teşekkür etmişlerdir. Yani mesleki vekaletimizi almış avukatlar, bugün ki mağlubiyetin asıl kaynaklarıdır. Böyle sarı sendikalar olduğu için bu duruma düşmemiz normal. Bakanlıktan torpil, kişisel makam pazarlığı yapanlar Öğretmenlik Mesleğine İhanet etmişlerdir. İSTEYEMEYENLER’den kurtulmak artık şarttır!
Ya mesleğimizin geleceğini satanlardan kurtulacağız ya bu satışlara rıza göstereceğiz.
Genç Eğitim Sendikası olarak bizler mesleğimizi satanlardan kurtulmak üzere bu mücadeleye çıkmış bulunuyoruz. Gelin sarı sendikalara Kırmızı Kart gösterip, onlardan mesleki temsiliyetimizi kurtaralım. Gelin bağımsız, siyaset üstü bir anlayışla, özgür mücadele verip, mesleki itibarımıza hep birlikte sahip çıkalım. Her mücadele zafer ile sonuçlanmayabilir ancak her zafer mutlaka bir mücadele sonucunda elde edilmiştir. Tüm eğitim çalışanlarını omuz omuza verip, bağımsız mücadele için sendikamıza davet ediyorum.
*
Kamuran Arık
Genç Eğitim Sendikası
Genel Başkan Yardımcısı