Uzun zamandır Afşin Haber Merkezinin bu köşesinde siz değerli okuyuculara sesleniyorum. Genel anlamda afet ve acil durum özelinde deprem afetine karşı toplumsal bilinç oluşması adına bilgi ve tecrübelerimi aktarmaya çalışıyorum. Uzun yıllardır memuriyetim gereği Türkiye’nin birçok bölgesinde her türlü afette görev yapmış birisi olarak izlenimlerimi ve bunların bendeki izdüşümünü paylaşıyorum. Tecrübe ettiğim en önemli husus toplum olarak afet temelsiz ve güvenlik kültürsüz bir yaşamımız var. Sorumlu ve samimi değiliz. Afetleri anlama, direnç geliştirme ve hazırlıklı olma adına toplumsal bakış açımız isabetli gözükmüyor. Bunun değişmesi ve bize maddi -manevi büyük zararlar veren bu olaylara bakışımızı değiştirebilme adına çok söz söylendi. Bu sözlerden bir kısmını da bu köşeden ben aktarmaya çalıştım. Söz uçar yazı kalır denir. Yazılarımız kalsın ama okunmayan yazının, hayata geçmeyen, nüfuz etmeyen sözün ve öğrenmenin ne önemi var ki?
İbrahimi ya da semavi dinlerin ilk kitabı Tevrat Musa peygamber vasıtasıyla Yahudilere inmiştir ve “YAŞAT” emriyle başlar. Sonra Hz. Davut peygambere Zebur indirilmiştir ve ilk emri “DÜRÜSTLÜK” olmuştur. Daha sonra İsa peygamberin İncil’i gelir ve ilk emri “SEV” dir. Nihayet Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’e inmiştir ve ilk emri “OKU”dur.
Kutsalımız olan inançlarımızın kaynağı bu kitapların ilk emirlerinin hayatımızdaki yeri konusunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Örneğin İsrail kutsal inancının gereği olan YAŞAT emrini uyguluyor mu? Hristiyanlar kendilerinin dışındaki inançlara hoşgörülü ve sevgiyle bakıyorlar mı? Ya Müslümanlar? Oku!’ diye başlayan inançlarının gereğini ne kadar yerine getiriyorlar? Bütün bunların ışığında sayın okuyucu sana soruyorum: DÜRÜST MÜYÜZ, SAMİMİ MİYİZ?
Bizim sadece kendimize gücümüz yeter. O yüzden kendi özelimizden konuşalım. Ve bir öz eleştiri yapalım. NEDEN OKUMUYORUZ? Neden iyiyi, güzeli, doğruyu, gerçeği ve nihayetinde hakikati aramıyoruz? Hayatımızın süresi ve kapasitesi sınırlıdır. Her şeye yetişemeyiz. O yüzden bizden öncekilerin tecrübe ettiği şeyleri öğrenmemiz gerekiyor. Bu da ancak okumayla mümkün olabiliyor. Bunu yapmıyorsanız bulunduğunuz zamanın cahili sayılıyorsunuz. Ve biliyoruz ki cehalet en büyük düşmandır. Hatta cehalet en büyük afettir!
Bu benim bu köşedeki son sözümdür. Son yazımdır. Bu süreçte bana eşlik eden tüm dostlara selam olsun. Yolu sevgiden, güzellikten, doğruluk ve öğrenmeden geçen herkesle bir yerde mutlaka buluşuruz. Vedalar ve ayrılıklar kalbi birbirinden uzaklaşan insanlar içindir. Veda etmiyorum, uzaklaşmıyorum, yolunu ilimden, bilimden ve samimiyetten ayıran herkesten sözümü esirgiyor, mesafemi koyuyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramının yıl dönümüdür bugün. “Milletler topla, tüfekle, zırhlı ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak ve ancak herkes kendi menfaatine bakarsa, herkes kendi menfaatini temin etme kaygısına düşerse yıkılır” diyen Mehmet Akif ERSOY’ a selam olsun! Bayramı hak edenler ve zaferi kazananlar kutlar. Zaferi kazanan, kutlamayı hak eden ve bize armağan edenlere selam olsun! Bu cennet köşesi ülkede bağımsız ve özgür yaşamamızı sağlayan tüm geçmişlerimize ve Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ e rahmet olsun.
Kalın sağlıcakla diyor, afetsiz günler diliyorum…
*
HÜSEYİN KANZA