“Deprem öldürmedi, ahbap çavuş ilişkileri üzerine inşa edilmiş, denetimsiz yapılar öldürdü..”
Merkez üssü Kahramanmaraş olan, 15 Milyon vatandaşımızı doğrudan, 85 Milyon vatandaşımızı da dolaylı olarak etkileyen depremin 1. Seney-i devriyesindeyiz.
Yaşanan deprem nedeniyle kimimizin yakınları, kimimizin de yakın tanıdığı dostları ya hayatını kaybetti ya da çok ağır travmaları geride bıraktı.
Devleti yönetenlerin acze düştüğü depremin ilk günlerinde tüm nüansları ile milletimiz; irfanı, duyarlılığı, adanmışlığı, cesareti ve fedakarlığı ile bu açığı belli ölçüde kapatmış olsa da etkileri hala sıcak olan depremin bilançosu çok ağır oldu.
Öncesinde ve sonrasında yaşananlar için söylenecek çok şey söz, alınacak çok ders var.
Ders almadığımız musibetleri her defasında bir kere daha yaşamaya mahkumuz. Bu itibarla yaşananları bir kere daha hatırlamakta yarar var.
Hazırlıksız ve yetersiz oluşumuz yüzünden; hayatını kaybedenlerin enkazdan çıkarılmaları, enkaz altından sağ çıkarılanlar yada evsiz kalanlar için geçici barınma imkanlarının sağlanması, gıda ve diğer ihtiyaç kalemlerinin dağıtılması, depremzedelerin il dışına tahliye süreçleri, kıymetli eşyaların çalınması, yağmalanması ve gasledilmesi gibi hususlara karşı önlemlerin alınması, yer yer iç güvenlik riskleri ile karşılaşılması, %500’e varan kontrolsüz kira artışları vb.. sayılabilecek onca konunun süreç yönetiminde yaşanan başarısızlık depremin acısını ve tahribatını daha da derinleştirmiştir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sarsıntıların yıkıcı etkisi, olumsuz hava nedeniyle ilk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için helallik istiyorum.” demek suretiyle de bu eksikliği en yetkili ağızdan itiraf etmiştir.
Geç müdahale yüzünden çoğu kurtarılabilecek vatandaşımız, yakınımız, kimi yanarak, kimi donarak hayatını kaybetmiştir.
Bölgeye giden herkesin gördüğü üzere aslında, “Deprem öldürmemiş, ahbap çavuş ilişkileri üzerine inşa edilmiş, denetimsiz yapılar öldürmüştür.”
Özellikle yapı kullanım izni olmayıp çıkan imar affı yüzünden kullanıma açılan yapılarda bir çok insanımız hayatını kaybederken, usulüne uygun yapılan sağlam yapılarda sarsılmalar olsa da can kaybına neden olacak bir yıkıma rastlanmamıştır.
31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İmar Barışı ile 144 bin 556 K.Maraş’lı vatandaşımızın, 88 bin 577 Malatya’lı vatandaşımızın, 205 bin Hatay’lı vatandaşımızın sorununu çözdük” demişti.
Üstelik deprem olmasaydı o gün meclis gündemine alınmış bir imar affı teklifi daha görüşülmüş olacaktı.
Hülasa gelinen noktada üzerinden bir yıl geçmiş olsa da deprem bölgesi hem ekonomik yönden hem de psikolojik yönden yıkım sendromunu atlatabilmiş değildir.
Depremleri önleyemeyiz ama deprem kayıplarını önlemek bizlerin elindedir.
Böylesi acı bir felaketten sonra gerekirse her şeyimizi ortaya koymak pahasına gerekli önlemleri almak durumundayız.
Yapılar üzerindeki siyasi vesayet kalkmalı, binalar denetime açık ve en kötü yıkım senaryosuna dayanıklı yapılmalıdır.
Ülke yapı kullanım ilişkilerindeki tüm zafiyetlerden arındırılmalı, yaşlı, genç, çocuk demeden tüm vatandaşlarımız bu gibi hususlar için eğitilmeli her türlü “Acil Durum” eylem planlarına hazırlanmalıdır.
Konu siyaset üstü bir mülahaza olarak ele alınmalı, böylelikle etkisi hala sürmekte olan bu badire hep birlikte atlatılmalıdır.
Bu itibarla depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan Rahmet, yakınlarına ve milletimize bir kere daha sabır ve başsağlığı diliyorum.
Sıkıntılı deprem günlerinde tüm imkanlarını seferber eden, tüm bu süreçlerdeki duyarlılığı ve fedakarlığı ile acıları hafifleten, derin milletimize sonsuz teşekkür ediyorum.
*
Haşim YANAR/06.02.2024