Yaşanılan bu afetler gösteriyor ki Kriz Toplumu olmaktan, olay olduktan sonra yapılan faaliyetleri ifade eden Kriz Yönetimi’ ni planlamaktan vazgeçmemiz gerekmektedir. Şu tarihten sonra konuşulması gereken hazırlıklı olma, zarar azaltma ve güvenlik kültürlü bir yaşam nasıl tesis edilebilir?
Risk Toplumu’ na nasıl geçilir ve Risk Yönetimi’ ni nasıl uygularız en önemli ödevimiz olmalıdır. Unutulmamalıdır ki üretilmiş belirsizlikler ile örgütlenmiş sorumsuzluk risk kaderine dönüşecektir. Ve bir daha ifade edecek olursak bir toplumun gelişmişliğini afetlere karşı gösterdiği direnç belirleyecektir.
Türkiye coğrafyası bu topraklarda yaşayan insanlar için kaderdir. Ancak bunun bilincinde olmayan toplumumuzda maalesef afet kültürü, güvenli yaşam kültürü de bulunmamaktadır. Bu kültürsüz yaşam ve olumsuz durum toplum ve kurumlarımızda genel geçer kural haline gelmiştir. Bu anlayış ve zihni değişim gerçekleşmeden, “afete duyarlı yaşam kültürü topluma kazandırılmadan Türkiye’de hiçbir plan hayata geçmeyecek ve afetler zarar vermeye devam edecektir. İstediğimiz kadar mevzuat çıkartalım, plan yapalım, tatbikat yapalım ve toplantılar düzenleyelim hepsi boş, göstermelik ve rol icabı olacaktır.
Nihayetinde her dönem olduğu üzere herkes rolünü en iyi şekilde oynayacak, görüntüsünü verip, köşesine çekilecektir. Ve bu durum sahada resmi elbise giymiş kurtarma personeliyle karşı karşıya kalan vatandaşa acı, gözyaşı ve kayıp bedel olarak dönecektir!
Afetsiz günler dileğiyle…
*
HÜSEYİN KANZA